kayıt-doğaç


çalınan bir müziği kayıt etmek, her zaman için sıkıntılı bir süreçtir. insan, yaratırken çok beğendiği, kendiyle övündüğü o besteyi, melodiyi, cümleyi vs. kayıt yaparken başka bir gözle görmeye başlar, sıkılır ondan. sanki bütün o havası gitmiştir, o ilk anki büyülü an bitmiştir. çoğu müzisyenin de böyle düşündüğüne eminim. mesela erkan oğur bir ropörtajında başta söylediklerime benzer şeyler söylüyor, lafı emprovizeye getiriyordu. belki neden sonuç ilişkisi içerisinde değiller, ama doğaçlamanın saygınlığı da bununla alakalı olabilir diyorum. en azından erkan oğur için öyle galiba

derek bailey' in "doğaçlama" isimli kitabını okurken bir söz dikkatimi çekti, oradan etkileşimle yazıyorum bunları. budur:

"şarkılarım benim ruhumun bir parçasıdır ve eğer beyaz insanın kutusu benim ruhumu çalarsa, o zaman ben de ölmeliyim" (eskimo etnomüzikolog için kayıt yapmayı reddederken)

0 yorum: